Paralel Evren / Aşırı Paralel Evren


 PARALEL EVREN 

2025 yılının aralık ayında karlı bir cumartesi günü Kastamonu ilinde ses olsun diye açtığım televizyonumun karşısında kahvaltımı yaptıktan sonra üzerimi değiştirip dışarıya çıktım. Bu şehre birkaç eski cami, tarihi bir hamam, tek bir caddeden oluşan küçük bir çarşı, tanımadığım insanlar ve hayattan vazgeçmiş olmam sebebiyle taşındığımı düşünerek yola koyuldum. Burada sadece mesai saatlerinde görüştüğüm iş arkadaşlarım ve birkaç esnaftan başka kimseyi tanımıyor, kimselerce tanınmıyor ve kimseler tarafından kırılmıyordum. Çarşının kenar bir sokağında sobalı bir kıraathaneye girip çayımı söyledikten sonra gazetenin bulmaca eki ile elimdeki kitap arasında bir tercih yapmadan önce tabakamdan okkalı bir sigara sardım. Gelir seviyem buradaki masraflarımı karşılamama ve bir nebze rahat bir hayat sürmeme olanak sağlıyorken burada sigarayı hala tabakadan sararak içiyor oluşumun tek sebebi zamanın akışını sağlamak ve artık vakitlerimin dar olmayışıdır. Hafta sonları birkaç saati burada bir şeyler okuyarak, eski dostları arayarak ve bolca düşünerek geçiriyordum. Kalan vaktimi ise şehrin tepelerinde ateş yakıp etrafı izleyerek veya uzun yürüyüşler yaparak geçirmeyi alışkanlık haline getirmiştim. Bugün ise havanın soğukluğu ve soğuğa dayanıksızlığım nedeniyle kıraathanede sobaya en yakın masada oturmakla yetineceğim. Belki hayal dünyamda eski tanıdıklarla, sadece güzel yanlarıyla bu kıraathanede buluşup zarar vermeyecekleri mesafeden sohbet edeceğiz.


AŞIRI PARALEL EVREN


Sevgili kızım Hülya Almıla, sana bu satırları 2023 yazının son günlerinde Afrika sıcaklarının İstanbul’u sardığı bir sabahtan yazıyorum. Biz seninle birazdan yazacağım satırları yaşarken iki bin bilmem kaç yılında bir güne beraber başlamış olacağız. Daha doğrusu o günlerde ben, Safiye Ayla’dan “Koklasam Saçlarını” eşliğinde saçlarını tarayıp ince ince ördükten sonra minik ellerini avuç içlerinden öpüp seni göğsüme bastırabilecek talih kaderime bahşedildi mi onu göreceğim. Bahşedilmediyse de canım sağ olsun, ben senin hayalini de çok seviyorum. Hallstatt’ı (Salzkammergut / Avusturya) çevreleyen dağlara kar düşüp gölün etrafı sislere büründüğünde, seninle bir teknede gaz lambasının tekneyle birlikte salınan ışığı eşliğinde birbirimize bakarken sen, babanın yaşlanan yüzünü göreceksin, bense gözlerinde hayat bulacağım. Bir başka zamanda Thun Gölü (Thun / İsviçre) kenarında yürüyüş yapıp üzüm bağlarını gezdikten sonra bir teknede “Non, je ne regrette rien” çalarak dans edeceğiz. İşte o zaman baban, senin gözlerine bakarken tüm hayatı boyunca aramış olduğu huzuru bulacak. Zaten baban, senin gözlerine bakarken hep huzur bulacak. Sonucunun zerre önemli olmadığı Fenerbahçe maçları izleyeceğiz seninle. Kazanırken de kaybederken de birlikte olacağız. Merak etme hayatı öğrenirken sana hep yardımcı olacağım. Hayatın inişler ve çıkışlarla dolu olduğunu, yer yer inişin veya çıkışın diğerinden fazla olabileceğini ancak bunların hayat boyu olmaya devam edeceğini sen de göreceksin. Sevgili kızım, çünkü bu zamanın geçme kanunudur. Bugün, bu hafta, bu ay, bu yıl bir geçsin demelerimiz hep bununla oluşur. Zaman, değiştirerek ve geliştirerek akmaya devam eder. Ama şimdiden sana bir müjde vereyim; öperken batması ve beni yaşlı göstermesi sebebiyle bıyığımı kesmemi istediğinde banyoya koşup usturayı vuracağım, baban seni bu konuda ikiletmeyecek. Sanırım o güne kadar bıyıklı kalacağım. Şunu da söylemek gerekir ki ay yüzlüm, bir gün dünyaya gelirsen ve seninle kavuşursak yukarıdaki satırların yaşanıp yaşanmaması önemli olmayacak. Önemli olan seninle yaşayabilmek. Seni zamandan ve mekandan bağımsız olarak sevecek bir baban var. Geleceğe göz kırpıyorum, sen de bana el salla.

Yorumlar

  1. Duyguları bu kadar okuyucularina aktarabilmen senin saf yetenegin, umarım yazmayı hiç bırakmazsın yüreğine sağlıkk 👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Güzel duygularla kalın.

      Sil

Yorum Gönder